Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Medeni Usul Hukuku Metin Sorularına Cevaplar

Yazan : Cansu Çakan [Yazarla İletişim]

MEDENİ USUL HUKUKU VİZE SORULARI

1. Ödünç sözleşmesinden doğan bir ihtilafta yetki kuralını açıklayınız.

HUMK Madde 10 - Dava, mukavelenin icra olunacağı veyahut müddeaaleyh veya vekili dava zamanında orada bulunmak şartıyla akdin vuku bulduğu mahal mahkemesinde de bakılabilir.

Sözleşmeden doğan davalarda yetki
Tasarı MADDE 15– (1) Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin yapıldığı veya ifa edileceği yer mahkemesinde de açılır.

10. madde, sadece sözleşme tarafları için değil, taraf kefilleri ile cüzi ve külli halefleri için de geçerlidir.
10. maddedeki yetki kuralı, kamu düzenine ilişkin DEĞİLDİR! Bu kural kesin yetki kuralı DEĞİLDİR!
Bu maddede bahsedilen sözleşmeler borçlar hukuku alanına giren sözleşmelerdir! Bu konuda kanun iki yetkili mahkeme öngörmüştür:

a) Sözleşmenin icra olunacağı yer mahkemesi:

__ Sözleşmede ifa yeri belirtilmişse, o yer mahkemesi yetkili mahkemedir. (Almanya’da bu hüküm sadece tacirler açısından geçerlidir.)
__ Eğer ifa yeri öngörülmemişse, BK m 73 kuralı, yetkili mahkemeyi de belirler.

BK Madde 73 - Borcun ifa edilmesi lazım gelen yer, iki tarafın sarih veya zımni arzusuna göre tayin edilir. Hilafına bir şart mevcut olmadığı surette aşağıdaki hükümler tatbik olunur:

1 - Borç bir miktar paradan ibaret ise tediye alacaklının verme zamanında mukim bulunduğu yerde vukubulur.
2 - Borç muayyen bir şeye taalluk ediyorsa bu şey akdin inikadı zamanında bulunduğu yerde teslim olunur.
3 - Bunlardan başka her borç doğumu zamanında borçlunun mukim bulunduğu yerde ifa edilir. Alacaklının ikametgâhında tediye edilmesi lazım gelen bir borcun ifası borcun doğumundan sonra alacaklının ikametgâhını değiştirmesi sebebiyle ehemmiyetli bir surette güçleşmiş ise borç alacaklının evvelki ikametgâhında ifa olunabilir. (Borcun ifa edileceği mahal)

Bu maddeye göre eğer ödünç sözleşmesinde ifa yeri belirtilmemişse, yetkili mahkemeyi de BK md. 73 belirleyecektir.
Ödünç sözleşmeleri ariyet (kullanım ödüncü) ve karz (tüketim ödüncü) olarak ikiye ayrılır. Ariyet sözleşmelerinde genelde belli bir malın ödünç verilmesi söz konusu olduğu için, BK M. 73/2. bent uygulanacak, yetkili mahkeme sözleşmenin yapıldığı sırada malın bulunduğu yer mahkemesi olacaktır.
Eğer ödünç verilen mal misli bir malsa, bu durumda karz söz konusu olacak ve BK m. 73/3. bent uygulanacak, yetkili mahkeme borç doğumu sırasında borçlunun oturduğu yer mahkemesi olacaktır. Eğer karz olarak para verilmişse para borcu söz konusudur, bu durumda BK m. 73/1. bent gereğince alacaklının borcun ödenmesi sırasındaki ikametgahı mahkemesi yetkili mahkeme olacaktır. (Yargıtay, kambiyo senetlerinden doğan alacakların borçlunun ikametgahında ödenmesi gerektiğini belirtiyor. Bunları aranılacak borç olarak değerlendiriyor.)

__Bir sözleşmeden birden fazla farklı neviden edim doğabilir. İfa yeri her bir borç için ayrı ayrı bulunacaktır.
__ Sözleşmenin icra yeri mahkemesi, ancak geçerli sözleşmelerden doğan davalar için yetkilidir. Sebepsiz zenginleşmeler için bu mahkeme yetkili değildir. Ama “sözleşmenin varlığına ilişkin davalarda” yine sözleşmenin icra edileceği yer mahkemesi yetkilidir.

b) Sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesi: Davalı ya da vekili oradaysa, sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinde de dava açılabilir.(Ancak bunun ispatı çok zordur! HMK tasarısı bu şartı aramamıştır! Almanya’da bu kural fuarlar ve belli süreli pazarlar için kabul edilmiştir.) Herhalde tebligatın davalıya veya kabule mecbur vekiline sözleşmenin yapıldığı yerde yapılması lazımdır!




2. Yetki ve görev konusu haricindeki “mahkemeye ilişkin dava şartlarını” açıklayınız.

MAHKEMEYE İLİŞKİN DAVA ŞARTLARI

a) Davalı bakımından “yargı hakkına” sahip olması!
Bazı istisnai durumlarda bazı gerçek ve tüzel kişiler Türk mahkemelerinin yargı hakkına tabi olmayabilirler.

MÖHUK Madde 33 - Yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafiyeti tanınmaz.
Bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcilerine tebligat yapılabilir. (Yabancı devletin yargı muafiyetinden yararlanamayacağı haller)

__Normalde bir devlet başka bir devletin mahkemelerinde yargılanamaz. Ama egemenlik işlemleri dışında muafiyetleri yoktur.
__Yabancı diplomatik temsilciler Türkiye’de ceza yargısından mutlak olarak muaftır. Ama hukuk davalarındaki muafiyetleri mutlak değildir. Viyana Sözleşmesinin 31. maddesine göre, diplomatik ajanlar aşağıdaki davlarda Türk Medeni ve İdari yargılamasına tabidirler:
1-D.A.’nın Türkiye’deki özel taşınmazıyla ilgili aynî hak davaları,
2-D.A.’nın özel bir kişi olarak vasiyeti tenfiz memuru, mirasın idarecisi, mirasçı veya vasiyet olunan kişi sıfatıyla ilgili bulunduğu mirasa ilişkin davalar,
3-D.A.’nın Türkiye’de resmi görevleri dışında icra ettiği herhangi bir mesleki ve ticari faaliyetle ilgili davalar.

__Bu durumlarda D.A., hem hukuk davalarında hem de icra iflas takiplerinde yargı muafiyetinden yararlanamaz.
__Bu hallerin dışındaki hallerde D.A.’ya karşı Türk mahkemelerinde dava açılırsa “dava şartı (yargı hakkı) yokluğundan” dava esasa girilmeden reddedilir.

b) “Yargı yolunun” doğru seçilmiş olması gerekir!

__Adliye mahkemelerinin inceleyebileceği bir dava söz konusu olmalıdır!

gİdare Mahkemesinde açılması gereken bir dava hukuk mahkemesinde açılmışsa:
- Mahkeme bu hususu resen dikkate alır, dav şartının bulunmaması sebebiyle davayı reddeder.
- Davalı idare bu itirazı en geç 1. celsede yapmışsa, davalı idare bu safhada bu olumlu görev uyuşmazlığının halli için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurabilir ve hukuk mahkemesi yargılamayı erteler. Daha sonra yapılan görev itirazının reddi halinde mahkeme davayı sonuçlandırır.
- Adliye mahkemesi görevsizlik kararı vermişse bu kararın kesinleşmesinden itibaren 30 gün içinde görevli idare mahkemesinde idarî dava açılabilir; bu 30 günlük süre geçirilmiş olsa dahi idarî dava süresi içi öngörülen süre dolmamış ise bu süre içinde dava açılabilir.

g Hukuk mahkemesinde açılmış bir dava idare mahkemesinde açılmışsa, mahkeme bu hususu re’sen nazara alabilir ve davayı dava şartı yokluğundan reddedebilir.

__Hukuk ve idare mahkemesinden birinin kesin veya kesinleşmiş yargı yolu anlamında görevsizlik kararı vermesi durumunda, kendisine gelen davada aynı anlamda kendisini görevsiz gören mahkeme diğerinin görevli olduğu kanısına varırsa, Uyuşmazlık Mahkemesine müracaat eder ve bu mahkemenin kararına kadar işin incelenmesini erteler. Mahkemelerin görevsizlik kararı kesinleşmişse (olumsuz görev uyuşmazlığı) davanın taraflarınca Uyuşmazlık Mahkemesine gidilebilir.

(c) Mahkemenin görevli ve kesin yetkili olması gerekir!)






3. Dava ikamesinin zamanaşımı kurumuyla ilişkisini açıklayınız. Bu ilişki açısından dava ikamesinin niteliğini tartışınız, değerlendiriniz.

Dava ikamesinin en önemli maddi sonuçlarından biri zamanaşımının kesilmesidir.

BK Madde 133 - Aşağıdaki hallerde müruru zaman katedilmiş olur: ... 2 - Alacaklı dava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde.
TTK Madde 662 - Müruruzaman; dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi sebepleriyle kesilir
TTK Madde 663 - Müruruzamanı kesen muamele her kim hakkında vaki olmuşsa ancak ona karşı hüküm ifade eder. (2. fk-) Müruruzaman kesilince, müddeti aynı olan yeni bir müruruzaman işlemeye başlar.

__Kısmî davada zamanaşımı “dava edilen kısım için” kesilir.
__Ceza davasına müdahale edilmesi sırasında şahsi hak talep edilmişse ancak o istekle sınırlı olmak üzere zamanaşımı kesilir.
__Davacının birden fazla talebini ileri sürdüğü davalarda (objektif dava yığılması) bu talepleri yeteri ölçüde ayırmaya müsait olarak rakamlandırmamışsa mahkemenin davalıya vereceği süre içinde bu bölünme açıklığa kavuşturulursa, zamanaşımının davanın açılması tarihinde kesileceği kabul olunur.
__Davanın açılmasından önce yapılan ihtiyati tedbir veya delil tespiti veya fer’i müdahale talepleri ile zamanaşımı kesilmez!


4. Davada “iradî taraf değiştirme” mümkün müdür? Nasıl? Açıklayınız.

Bu konuda iki görüş mevcuttur:

1.Görüş: Taraf, davada zorunlu bir unsur olduğu için bunun değişmesi bir “dava değiştirme”dir ve dava değiştirme hükümlerine tabi olmalıdır. Bu görüş “tarafın maddi hukuk ilişkisinin süjesi olduğu yolundaki maddi hukuk teorisi”ne dayanır. Bu baskın görüştür ama dava değiştirme hükümleri iradi taraf değiştirmeye uymamaktadır. Bu şekildeki çözüm zorlamadır.

2.Görüş: Alman doktrinindeki baskın görüş tabii ki hocanın da katıldığı görüşe göre; taraf değiştirmeye dava değiştirme hükümleri uygulanamaz. (Alman Yüksek Mahkemesi dava değiştirme görüşünü kabul etmektedir.) Dava değiştirme hükümleri mevcut tarafın yanına yeni bir tarafın çekilmesine de yabancıdır.
İradi taraf değişimi konusunda kanun boşluğu bulunmaktadır! (Tasarıda bu boşluk doldurulmuştur: Tarafta iradî değişiklik md129– (1) Bir davada taraf değişikliği ancak, karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. (2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.)

a)Mevcut tarafın yanına yeni bir taraf çekilmesi: Bu durum bir “dava ortaklığı” yaratır. Bu nedenle burada “dava ortaklığı” hükümlerinden yararlanmak gerekir. Bunun için HUMK m. 43’deki bağlantının kurulması gerekir.

HUMK MADDE 43 - Birden ziyade kimseler aşağıdaki hallerde birlikte dava ikame edebilecekleri gibi birlikte aleyhlerine de dava ikame olunabilir:
1 - Müddeiler veya müddeaaleyhler arasında müddeabih olan hak veya borcun iştirak halinde bulunması veyahut müşterek bir muamele ile hepsinin lehine bir hak taahhüt edilmiş olması veya kendilerinin bu suretle taahhüt altına girmeleri,
2 - Davanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi.

__Davacı yanına yeni bir davacı geliyorsa yeni davacının rızasının alınması gerekir.(HUMKMadde 79: Kanunen sarahat olmadıkça hiç kimse kendi lehine olan davayı ikameye veya hakkını talebe icbar olunamaz.)
__Davalının rızasına ihtiyaç yoktur. O yeni davacıya karşı savunma yapacaktır.
__Davacı tarafından yeni bir davalının davaya çekilmesi (davanın teşmili) yeni bir dava ikamesidir ve bu anda bir dava ortaklığı doğmaktadır. Ne ilk ne de sonraki davalının rızasına ihtiyaç vardır. Fakat bunlar irtibat olmadığı hususunu ileri sürebilirler. Eski yargılamanın, yeni tarafı ne nispette etkileyeceği dava ortaklığı hükümlerine göre belirlenecektir. Ancak Yargıtay bu şekilde teşmili kabul etmiyor. Ancak ayrı açıldıklarında birleştirilmeleri mümkün olup da bu şekilde teşmil edilememeleri anlamsızdır. Yargıtay, zaruri dava ortaklığında bu şekilde teşmili kabul etmiştir.

b) Mevcut tarafın yerine yeni bir taraf çekilmesi: Bu durumda da 1. ve 2. davalar arasında “yargılamanın ayakta tutulmasını gerektiren bir irtibatın” bulunması gereklidir. Ama bu irtibat halinde de yeni taraf eski tarafın yürüttüğü yargılama ile bağlı değildir. Bu durumda yeni tarafın rızası gerekli değildir.(Bu rıza sadece md.79 durumunda aranır:Kanunen sarahat olmadıkça hiç kimse kendi lehine olan davayı ikameye veya hakkını talebe icbar olunamaz.)
__Dava ikamesinin sonuçları, yeni tarafın davaya girmesi anı ile ortaya çıkacaktır.
__Davacı değişiyorsa, yeni davacının (79 - Kanunen sarahat olmadıkça hiç kimse kendi lehine olan davayı ikameye veya hakkını talebe icbar olunamaz.) ve davalının rızası gerekir. (185 - Kanunu Medenide tayin olunan haller mahfuz kalmak şartıyla dava ikamesi ile aşağıda gösterilen neticeler hâsıl olur:1 - Müddeaaleyhin rızası olmaksızın müddei davasını takipten sarfınazar edemez.)
__Yeni davalının rızasına ihtiyaç yoktur. Zaten o mevcut yargılama ile bağlı olmayacak tüm savunmalarını ileri sürebilecektir.
__Mevcut yargılamanın ne oranda etkili olacağı, dava ortaklığında müşterek yargılamanın o yargılama içindeki davalara etkilerine kıyasen tespit edilmelidir.
__Davanın harç ve masraflarını davayı kaybeden taraf ödeyecektir. Ancak taraf değiştirme dolayısıyla fuzuli duruma gelen masrafları taraf değiştirmeyi isteyen davacı öder.

5. Taşınmaza ilişkin davalarda yetki kuralını açıklayınız.

HUMK Madde 13 - Gayrimenkule müteallik davalar, gayrimenkulün bulunduğu mahal mahkemesinde ikame olunur.

Gayrimenkule müteallik dava sebebi ne olursa olsun gayrimenkulün aynına veya gayrimenkul üzerinde bir hakka veya muvakkat olsa bile anın zilyetliğine veyahut hakkı hapsine mütedair olanlardır. İrtifak haklarına dair iddialarda, üzerine irtifak hakkı taalluk eden malın bulunduğu mahal mahkemesi salahiyettardır.

Dava birden ziyade gayrimenkule ait ise gayrimenkullerden birinin bulunduğu mahal mahkemesinde ikame olunur.

__Gayrimenkule ilişkin davalar, taşınmazın fiilen bulunduğu yer mahkemesine açılır. HUMK m. 13, kesin özel yetki kuralıdır! Dava birden fazla taşınmaza ilişkinse, bunlardan birinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir (birden fazla taşınmazda izale-i şüyuu gibi).
__İpoteğin fekkine ilişkin davalar md 13 kapsamına girer.
__Kanun (fk 3) şahsi haklara ilişkin davaları da kapsayacak bir ifade kullanmıştır. Ama Yargıtay, bunu tamamen aynî olarak algılıyor; hükmün amacı taşınmazın aynına ilişkin ihtilafların bulunduğu yer mahkemesinde daha iyi incelenip hükme bağlanabilmesidir diyor. Yine de şahsi nitelikte olmakla beraber sonucu itibariyle taşınmazın aynını ilgilendirecek olan “ferağa icbar suretiyle” tescilin sağlanacağı davalarda da (şuf’a gibi) m.13 kesin yetki kuralının uygulanacağı kabul edilmektedir. Mukabilen bir satış vaadi sözleşmesinin veya şuf’a sözleşmesinin geçerli olduğuna dair açılacak olan tespit davası m.13 hükmüne tabi değildir. Davanın taşınmazın aynına ilişkin olup olmadığı netice-i talebe göre belli olur.
__Dava taşınmazın zilyetliğine, üzerindeki hapis hakkına veya irtifak hakkına ilişkin davalarda da bu özel kesin yetki kuralı geçerlidir.(fk3) Yargıtay, şahsi hakların şerhine veya mevcut hakkın iptaline ilişkin davaları da md.13 kapsamında taşınmazın aynına ilişkin olarak değerlendirmiştir.
__Kesin yetkili mahkemede davanın devamı sırasında, taşınmazın bulunduğu yerde mahkeme teşkilatı kurulması durumunda Yargıtay görüşüne göre mahkeme yetkisizlik kararı vererek dosyayı taşınmazın bulunduğu yer mahkemesine göndermelidir.(Perpetio fori kuralının istisnası olarak kabul ediliyor. Bu durumda m. 193 hükümleri uygulanmaz.)
__Kademeli davada, ilk kademede taşınmazın tescili, ikinci kademede bedelin tahsili talep edilmiş ve tescil talebinden feragat ile talep bedelini tahsiline inhisar ettirilmişse, davalının ikametgahı mahkemesinde açılan davaya devam edilir.

6. Davanın konusuna ilişkin dava şartları nelerdir? Açıklayınız.

DAVA KONUSUNA İLİŞKİN DAVA ŞARTLARI

1- Aynı dava için evvelce alınmış kesin hüküm bulunmamalıdır!:Bu duruma paralel olarak kanunun bir ilk itiraz olarak düzenlediği “derdestliğin” de bir dava şartı olması gerekirdi. Alman Hukukunda böyledir. HGK bir kararında derdesti rüyetliği kesin hükümde olduğu gibi bir olumsuz dava şartı olarak kabul etmiştir, bu bir de lege feranda ele alınacak ifade olabilir.

2-Davanın (dava dilekçesinin) zaruri unsurları ihtiva etmesi gerekir!: Bu genel olarak dava şartı olarak kabul edilmiştir.

3- Menfaat (hukuki himaye ihtiyacı): Her dava, davacının gerçekten ihtiyacı olan ve yargılama sonunda verilecek esasa ilişkin hükümle karşılanacak bir hukuki himayenin elde edilmesi için açılmalıdır.
Mesela başka bir davada delil oluşturması için açılan davada menfaat bulunmadığı kabul edilmiştir.

gDavada menfaat şartının gerçekleşmesi için davacının esas hakkındaki hükmü gerçekten ciddi olarak istemesi gerekir. Davacının hükmü gerçekten istemediği, sadece görünüşte bir hüküm talep ettiğinin dava dilekçesinden anlaşılması halinde veya mesela davacının bir tehdit altında davayı açıp yürütmekte olduğu hallerde esas hakkında hüküm istenmemektedir ve bu sebeple menfaat şartı gerçekleşmemiştir.
__Burada önemli olan bir husus da “davalının açılan bu davanın esas hakkında bir hükümle reddedilmesi durumundaki menfaatinin” gözden kaçırılmamasıdır. Davayı kaybedeceğini anlayan davacının bu dava şartına sığınmasına izin verilemez!
__Yine de objektif bir şekilde hüküm için isteğin bulunmadığının anlaşılması durumunda bu dava şartı gerçekleşmemiş olacaktır.

g Davanın haklı görülmesi halinde verilecek olan hükmün etkilerinin talep edilen hukukî himayeyi sağlayıcı nitelikte olması ve hukukî himayenin sadece bu yolla sağlanabilmesi lazımdır. Mesela icra edilmiş bir ilamın bozulması ve borcunun olmadığı hususunun kesinleşmesinden sonra, takip borçlusunun ödemek zorunda kaldığı meblağı geri alması için, dava açmasına lüzum yoktur. Bu durumda açılan davada menfaat şartı gerçekleşmemiş olur.

g Davacının talep ettiği hükmün hiç olmazsa bir tek tesirini istemesi gerekir. Bu, “esas hakkında hükmün gerçekten ciddi olarak istenmesinden” farklıdır. Orada “hükmün verilmesi” istenmemekte, burada “hükmün etkileri” istenmemektedir.
__Mesela hükmün verilmesi hukukî himaye amacı ile değil sadece davalıyı ızrar için isteniyorsa durum böyledir. Bu durum aslında hakkın kötüye kullanılması durumlarının hepsini kapsar. Mesela müddeabihi çok küçük kısımlara bölerek kısmî dava açmak, Yargıtay’ın belli bir konudaki görüşünü öğrenmek için davalı ile anlaşarak dava açmak gibi durumlar, hakkın kötüye kullanılması nedeniyle menfaatin bulunmaması nedeniyle dava şartı eksikliği gerekçesiyle reddedilmek gerekir.

gMenfaatin aktüel olması gerekir!
__Dava açıldığı andan daha sonra açılırsa davacının aleyhine bir durum ortaya çıkabilecek hallerde menfaat aktüeldir. Mesela muaccel olmamış bir alacak için eda davası açılması halinde, davacının ihtilafın halli için davadan evvel müracaat etmesi gereken bir yol olup da bu yola müracaat etmeden dava açması durumunda aktüel bir menfaat olmadığı için menfaat dava şartı gerçekleşmemiş olacaktır.
__Bununla beraber mevzuat bazı devrî edimler için önceden dava açılmasını kabul etmektedir. (yoksulluk nafakası, bakım nafakası)
__Mevzuata göre bazı hallerde tecavüz tehlikesi de eda davası açmak için yeterli olabilir ve tecavüz tehlikesinin önlenmesi dava yolu ile takip edilebilir.
__İleride husule gelecek muhtemel zararın giderilmesi istenemez.

gDavanın amaca uygun olması gerekir! (hukukî himaye vasıtalarının yarışması durumunda)
__Hüküm ile elde edilecek sonuç aynı güvenlik ve şümul içinde daha kolay süratli ve ucuz başka bir usulî vasıta ile elde edilebiliyorsa davada menfaat şartı gerçekleşmemiş olacaktır.
__Mesela eda davası açılması mümkün iken tespit davasında menfaat yoktur. Yargıtay, görülmekte olan bir davada savunma olarak ileri sürülebilecek olan bir hususun ayrıca bir davaya konu edilmesini bir menfaatin bulunmaması nedeniyle kabul etmemiştir.

ö Dava şartı olarak menfaat (hukukî himaye ihtiyacı) diğer dava şartlarına oranla davanın esası hakkında hüküm alabilme ile daha yakından ilgilidir. Bu bakımdan bu şartın bu anayasal imkânı bertaraf edecek şekilde ele alınmaması gerekir. Bu şartın “usul ekonomisi ile irtibatlandırılması isabetli değildir.

öDava edilebilirlik bir dava şartı olarak kabul edilmemelidir. Maddi hukuk, bazı hususların dava edilemeyeceğini açıkça belirlemiştir. Bu durumlarda maddi hukuk düzenlemesine göre dava edilmesi mümkün bir talep mevcut olmadığı için dava esastan reddedilmek gerekecektir.

öMaddi hukukun düzenlediği hak, bir dava şartı değildir! Hakkın mevcut olup olmadığı, yani sıfat, esasa girişilip esas hakkında hüküm verilmesi ile belli olacaktır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Medeni Usul Hukuku Metin Sorularına Cevaplar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cansu Çakan'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
06-01-2008 - 23:08
(5991 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 7 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 5 okuyucu (71%) makaleyi yararlı bulurken, 2 okuyucu (29%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
28085
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 22 saat 10 dakika 44 saniye önce.
* Ortalama Günde 4,69 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 29202, Kelime Sayısı : 2576, Boyut : 28,52 Kb.
* 14 kez yazdırıldı.
* 25 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 732
Yorumlar : 1
Arkadaşım keşke sınavdan önce yazsaydın, yazsanda bir şey değişmezdi zaten hocamız kamil ylıdırım, arşivden çalışmak yetmiyor..(...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,08751011 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.